Gerçeğe Uzak Kalmayın - Slavların Türeneği
Anasayfam Yap    -
Reklam     -
Kunye     -
Son Mansetler    -
Iletisim                                 
Facebook    -
MALCOLMX SUİKASTI İÇİN YENİ KANITLAR
AĞLAYIP KÖPEKLERİ SEVİNDİRMEYECEĞİM
ERCÜMENT ÖZKAN'IN ARDINDAN
HAİTİWAJİ KAMPINDA GÖRÜLMEMİŞ İŞKENCE

Karakter boyutu :13 Punto15 Punto17 Punto19 Punto

Slavların Türeneği

BÜLENT TOKGÖZ
19.12.2020 / 20:33


Avrupa’nın en kalabalık etnik topluluÄŸu hakkında ne biliyoruz? Karadeniz’in kuzey kıyılarından Sibirya’nın güneyine, Baltık kıyılarından Adriyatik sahillerine yayılmış 350 milyon civarındaki bir nüfusun türeneÄŸi neresiydi, nereden gelip buralara yerleÅŸmiÅŸlerdi, bu sergüzeÅŸtin bizimle ilgisi neydi?



Slavlar, hâlihazırda üç ana kola ayrılmış durumdalar: Beyaz Ruslar, Ukraynalılar, 150 milyon nüfusla ağırlık merkezini oluÅŸturan Ruslar, DoÄŸu Slavlarını teÅŸkil etmektedir. Çekler, Slovaklar ve Polonyalılar Batı Slavları; Slovenler, Sırplar, Hırvatlar, BoÅŸnaklar, Makedonlar, – aslen Türk olsalar da sonradan SlavlaÅŸmış olan- Bulgarlar da Güney Slavları olarak kabul edilmektedir.



Aralarında onca ayrışmaya raÄŸmen ortak bir kültürel devamlılık ve akraba bir dil kullanıyor olmaları bu farklı kavimlerin aynı ırk hanesine yazılmasının baÅŸlıca sebebi. Ortak kökenlerinin sorgulanması tarihte hayret ve heyecan uyandırıcı bir yolculuÄŸun da ilk adımını temsil etmekte.





Antik çaÄŸlardaki ataları



Slav kabilesi zamanla serpilip büyük kütlelere ulaÅŸtığında dahi haklarında yazılı kayıtlar bulunmamaktaydı. Altıncı asırdaki Bizans kayıtlarına kadar kavmin hikâyesine dilbilim çalışmaları ve arkeolojinin verileriyle ulaşılmaktadır. Tüm modern ulusların antik çaÄŸlarda ataları olduÄŸu ÅŸeklindeki ortak yargıdan hareket etseler de araÅŸtırmacılar çeliÅŸkili sonuçlara varabilmektedir.



Slavlığı belli bir merkez etrafında ÅŸekillenen siyasî bir yapı olarak görmek ÅŸeklinde bir yanılgıya düÅŸülmez de geniÅŸ bir coÄŸrafyada ortak bir kültürü paylaÅŸan, çok merkezli ve bağımsız oluÅŸumlar olarak okunursa gerçeklerle daha barışık bir resme ulaşılabilir. Her hâlükârda Proto-Slav kavimlerle ilgili ortaya konan tasavvurların kesinlikten uzak olduÄŸunu akılda tutmak gerekir.



Ön-Slavların ana yurdunun tam olarak neresi olduÄŸu hassaten 19. asırdaki tarihçi ve arkeologlar arasındaki ihtilaf konularının başında gelmekteydi. Kimisi anayurt olarak Polonya’nın en uzun nehri olan Vistül’ün havzasını görmekteyken kimisi de Ukrayna’yı iÅŸaret etmekteydi. Genel kabul gören görüÅŸe göre ise anayurt Karpatların kuzey yamaçlarıdır.



M.Ö. 1500’lerden itibaren Baltık Denizi’nden -Rusya ve Ukrayna’yı sulayan- Dinyeper ırmağına uzanan topraklarda nüfusça baÅŸat unsur olarak Slavlar hep vardı. Bu “baskın” olma hâli, sonraki devirlerde bölgenin tarihçilerce Slavonia olarak adlandırılmasına sebep olmuÅŸtur.





Bataklıkların oğulları



Arkeolojik verilerin zayıflığından ötürü dilbilimciler vaziyetten vazife çıkararak farklı lehçeler ve kelime daÄŸarcıkları arasında birtakım mukayese ve mülâhazalardan hareketle kendi yayılım haritalarını çıkarmaktalar. “Karanlık” çaÄŸları aydınlatarak “köklere” ulaÅŸmak için baÅŸka da pek fazla seçenek bulunmamaktadır. İkinci Dünya Savaşı sonrası yaygınlaÅŸan bu yöntem etrafında sert tartışmalar dönse de vaziyet bu ÅŸekilde.



Bazı dilbilimciler Slavcanın batı lehçelerinin en arkaik, doÄŸu lehçelerinin nispeten yeni, güneydekilerin ise en yeni formu olduÄŸu görüÅŸündeler. Bundan hareketle göçün batıdan doÄŸuya, sonra da güneye olduÄŸu çıkarımına varmaktalar. Bazı dilbilimciler de Slavcanın Baltık dilleri ve Fince ile irtibatı üstüne kafa yormuÅŸtur. Buna göre Baltık dilleriyle aynı aileye mensuptur, Fince ile de yakından alışveriÅŸ içinde olmuÅŸtur.



CoÄŸrafi terimler, daÄŸ ve nehir isimleri, hayvan ve aÄŸaç adlarından hareketle kapsamlı yargılara ulaÅŸan dilbilimciler de vardır. Sözgelimi Rus tarihçi Panslavist Mikhail Pogodin, Slavcadaki en eski nehir isimlerinden hareketle Podolia ve Volhynia’yı sıfır noktası saymaktadır. Polonyalı botanikçi Rostafin ise, tüm Slav dillerindeki Kayın, Karaçam, Porsuk AÄŸacı kelimelerinin aslen Cermen dillerinden geçmiÅŸ olduÄŸunu esas alarak Slavların anayurdunun bu aÄŸaçların yetiÅŸtiÄŸi bölgeler olmadığı, buralarda önceleri Cermenler varken daha sonra Slavların geldiÄŸi sonucunu çıkarmaktadır.



Gelgelelim Gürgen, tüm Slav dillerinde kesin biçimde var. Åžu hâlde gürgenin Dinyeper ırmağı boyunca yaygın olduÄŸuna bakarak anayurda dair yeni bir tez geliÅŸtirmek mümkün. Bazılarıysa Avrupa’da aÄŸacın olmadığı bölge olarak günümüz Ukrayna’sındaki Pripet nehrinin kıyısındaki bataklıkları keÅŸfetmekte ve tezi en uç noktaya taşıyarak “Slavlar bataklıkların ürünü ve oÄŸludur” demektedir.



Ne var ki bataklıklarda böylesine kalabalık bir halkın asırlar boyu yaÅŸamış olması pek ikna edici bulunmamaktadır. Bundan ötürü bilim adamlarının çoÄŸu, dilbilimin ne dediÄŸine çok da aldırış etmeyerek, anayurt tezini daha güneye ve batıya çekmiÅŸ, dolayısıyla Karpatlar ile Vistül vadisi arasına konumlandırmıştır.





Kadim mayada Türkçe etkisi



Slavlık üstüne çalışmalar bilhassa dilbilim etrafında geliÅŸti ve Slavca 1833 gibi erken bir tarihte Hint-Avrupa dili olarak tescillendi. Aynı aileden Baltık dilleriyle olan sözcüksel, sessel ve biçimsel benzerlikler bu iki dilin aslında Slav olmayanlar için de bir pota iÅŸlevi gördüÄŸü fikrini güçlendirdi. Bölgeye gelen farklı göçmen kitleleri zamanla bu dil ailesine katıldı, harca karıştılar.



Kuzeydeki akarsu isimlerinde Baltık orijinli kelimeler, batıdakilerde Ön-Slavca kelimeler belirginken, doÄŸu ve güneydeki bazı akarsu adlandırmalarında ise İranî bir etkiden söz edilmektedir. Dinyester, Dinyeper ve Don gibi en büyük nehirler dahi bu kategoride ele alınmaktadır. İranî etki bununla da kalmayıp kadim Slavcanın en dip katmanlarında varlığını hissettirmektedir.



İranî etki denen ÅŸey aslında İskit ve Sarmat etkisidir. Tanrı (Bog), Åžeytan (Div), Köpek (Sobaka), Ev (Xata), Balta (Topon)  gibi kelimeler İskitlerden alınmadır. İskit ve Sarmatların İranî mi Turanî mi olduÄŸu tartışması doÄŸrusu oldukça ideolojik bir zeminde cereyan ettiÄŸi için Slavcanın en kadim mayasında Türkçenin etkisinden söz etmek hiç de zorlama bir yorum olmayacaktır.



Nitekim Tanrı manasındaki Bog, Türkçede Bog ve Bogat, Bay ve Bayat olarak mevcuttur, Farsçada böyle bir geçiÅŸkenlik bulunmamaktadır. Åžeytan manasındaki Div, ZerdüÅŸt sonrası bir mefhum ama muhtemeldir ki DoÄŸu Avrupa’ya Türkler tarafından taşındı. Köpek manasıdaki Sopako Sümerce ve Medcede geçmektedir, eski Türkçede de Sepek biçimindedir. Ev manasındaki Xata ile Türkçe OtaÄŸ; Balta manasındaki Topon’la Tırpan arasında da bir baÄŸ kurulması mümkündür… Bu hamur çok su kaldırır, baÅŸka baÅŸlıklarda bu bahse dönmemiz gerekecek.





Talihsiz bir adlandırma



Slav kelimesi yazılı metinlerde Latin kaynaklarda Sklavani, Sclavi, Sclavenia tarzında geçmekteydi. Kelimenin kökenini irdeleyen araÅŸtırmacılardan biri Omelijan Pritsak Türkçedeki saklamak, denetlemek manasındaki Saklagu’nun zamanla Saklaw  hâlini aldığı kanaatindedir. Türklerin Slavlarla girdiÄŸi hâkimiyet ve ortaklık iliÅŸkisinin dildeki yansımalarından biri olarak da gayet uygun bir adlandırma gibi gözükmektedir.



BaÅŸka çözümlemelere göre “sözcük” ve “aynı dili konuÅŸan topluluk” anlamlarına gelen Slowo, göçmen ve çiftçi Slav kitlelerin köleleÅŸtirilmesi sebebiyle köle manasındaki Slave ile özdeÅŸlemiÅŸtir. Bir kavim için en talihsiz adlandırmalardan biri olarak kayıtlara geçmiÅŸtir bu da.



KöleleÅŸtirilmeleri, Türklerle, Roma’yla, Bizans’la, Araplarla, Endülüs’le münasebetleri itibarıyla Slavlar mühim ve kapsamlı bir bahis. Kadim komÅŸularımız, müttefik ve hasımlarımız olarak. CoÄŸrafyada tuttukları yeri konuÅŸabildik anca; tarihte tuttukları yeri bakalım konuÅŸabilecek miyiz?



Bir Macar tarihçi, “Slavlar coÄŸrafyada bir yer tutar, tarihte deÄŸil” demiÅŸken, tam da bunu anlamak için hem de. (mücerret.com'dan)

Bu 76
Yazarın Diğer Yazıları


YAZARLAR

Ger?? Duymayan Kalmas? Kalemiyet.Com