Gerçeğe Uzak Kalmayın - İSLAMCILIĞIN SIFIR NOKTASI
Anasayfam Yap    -
Reklam     -
Kunye     -
Son Mansetler    -
Iletisim                                 
Facebook    -
İRAN IRAK'IN SAHİBİ GİBİ PKK'YI KORUMAYA ÇALIŞIYOR
MALCOLMX SUİKASTI İÇİN YENİ KANITLAR
AĞLAYIP KÖPEKLERİ SEVİNDİRMEYECEĞİM
ERCÜMENT ÖZKAN'IN ARDINDAN
Karakter boyutu :13 Punto15 Punto17 Punto19 Punto

İSLAMCILIĞIN SIFIR NOKTASI

İSLAMCILIĞIN SIFIR NOKTASI
2020-08-17 11:55:46


ERCAN YILDIRIM



2000 öncesindeki İslamcılık algıları, yükleri, dejenere eden pek çok husus ortadan kalktı, İslamcılık asli yönünü gördü. İslamcılara düÅŸen bu görüÅŸ açısını yola dönüÅŸtürmek, İslamcılığın sıfır noktasından esaslı bir yürüyüÅŸe geçmek.



Türk siyasi ve fikir hayatında en çok taÅŸlanan düÅŸünce İslamcılık. Belki buna Kemalizm diyenler bulunacak. Kemalizm ve İslamcılığın bir ÅŸekilde siyasal alanı kaplaması, devlet mekanizmasını kullanması, İslamcılığın çevrede yer alırken de merkezde bulunurken de bu toprakların temel fikriyatını oluÅŸturmasından ileri gelen ana tezleri diri tutması bu eleÅŸtirel yaklaşımın nedenini oluÅŸturuyor.



İslamcılık, kültür ve medeniyet gibi dileyen herkesin kendine göre anlamlandırdığı, tanımladığı bir kavram. Kimi aktivizmi, nümayiÅŸleri, marÅŸ söylemeyi, tefsir derslerini, memurluktan vazgeçmeden devlet karşıtı söylemi savunmayı, siyasi partiyi, liberalizmin ÅŸubeliÄŸini, sol öykünmesini, Türkiye karşıtlığını, etnik aidiyetini meÅŸrulaÅŸtırma çabasını, dernek, kurum ve kuruluÅŸları, 1960-70-80-90’ların dönemsel ruhunu, nostaljisini İslamcılık diye gösterirken kimi cari algıların ötesinde İslam’ın kendisini İslamcılık olarak anlamaya, anlatmaya gayret eder.



Tüm kariyerini İslamcılar ve İslamcılıkla elde eden ülkücü de, soldan dönen de, kaplumbaÄŸa sırtındaki mumdan kâm alarak yaÅŸamış muhafazakar da, ahlakçılıkta dükkan iÅŸleten Yahya Kemal muhibbi de emekliliÄŸi geldikten, yükünü tuttuktan sonra ilkin İslamcılığa vurur. İslamcıları, siyaseti, iktidarı bahane ederek “İslamcılığın defterini dürme” çabaları son yıllarda iyice arttı; baÅŸörtüsünü çıkaranları, kariyer, para, nefsi zaafları İslamcılığa yazma gayretlerine, İslamcıların pek çok hatalarına karşın Cumhuriyet döneminde marjinal alana sıkıştırılan İslamcılık ciddi tecrübeler geçiriyor, Türkiye’nin nomosuna, İmparatorluk dönemi anlayışına yaklaşıyor.



İslamcılık 2000 öncesindeki pek çok hatalı yolu, yöntemi, yükü üzerinden atıyor, daha tecrübî aÅŸamaları kalıcılaÅŸtırıyor, baÅŸlangıç için zemin hazırlıyor.



Devlet oldular, ne demek



1. İslamcılık bitti edebiyatını sürdürenlerin öncelikli vurgusu İslamcılık ve devlet meselesi. İslamcılığı Türk devlet mekanizmasının, devlet varlığının dışında görme ve tutma çabası sol-liberaller kadar etnik hassasiyetlerini İslamcılık gibi sunanlarda da var. Bu çevrelerin İslam ile devleti ayrı tutma yaklaşımlarına karşın aslında Araplar İslam ile devlet hiyerarÅŸisine sahip olmuÅŸlardı. İslam’dan önce Araplar kabile hayatına sahipken İslam ile bir kamu teÅŸekkül etmiÅŸ, iktisadi, siyasi, toplumsal normlar, düzen ve Åžeriat’ın uygulanması amacıyla ordu-bürokrasi oluÅŸturulmuÅŸtu. İslamcılık öldü diyenlerin dayanak noktalarının birincisi “devlet oldular” cümlesi.



İslam ve Müslümanlar tarihin hiçbir döneminde devletten, kamu düzeninden, hiyerarÅŸiden ayrı olmadı. Zaten İslamcılar Cumhuriyet boyunca “devlet bizim idareciler deÄŸil” fikriyatıyla hareket ettiklerinden Türkiye’nin nomosu, millet bağı ile kendilerini özdeÅŸleÅŸtirdikleri halde Kemalistleri hedef almışlardı. Bu manada İslamcılar “baÅŸarılı” bile sayılabilir. Tabii Kemalistlerin iÅŸleyiÅŸte zayıflamalarına karşın düzeneÄŸin aynı kalması problemin tam çözümünü engelledi. Bu arada belirtmeli ki devlet oldular eleÅŸtirisi getirenler 80 ve 90’lı yıllarda İslamcılığı “ayağı yere basmamakla” devlet nezdinde proje sunmamakla yeriyorlardı. MaÄŸdurluktan maÄŸdurlaÅŸtırmaya geçen süreç bu tezlere kaynak teÅŸkil edebiliyor.



2. İslamcılığın tükendiÄŸi kanaatindekiler İslamcılığın ve İslamcıların zaten dünyada da etkisi biten çok kültürlükçü neoliberal siyaseti bırakmasını kast ediyor. Fakat İslamcılığın asıl bittiÄŸi daha doÄŸrusu ihmal edildiÄŸi hususlar çok da zikredilmiyor. İslamcılık devletin İslami olanı yaÅŸatmasını, Batı medeniyetine karşı İslami olanı çaÄŸdaÅŸ araçlarla dillendirmesini ifade eder. Bu bakımdan hukuk, eÄŸitim, iktisat gibi asıl konularda Batı ve Kemalist sistem dışı, Kerim Devlet ve Asr-ı Saadet merkezli bir model, alternatif düzen en azından fikri boyutta bile geliÅŸtirilmedi. Süleyman Karagülle gibi isimlerin İslam ile cari düzeni uzlaÅŸtırma çabası, neoliberalizmi iktisadi ve siyasi yönden uygulamanın ötesine geçemedi. Bunun yerine kamusal alanda dindarlığı gösterme, her ÅŸeyi manevi ve dini boyutuyla sunma tutumu eksene alındı. Bu da zamanla baÅŸkalarının yanında İslami kesimi de yordu. Devlet içinde farklı grupların varlığı ve etkileri, dış baÄŸlantıları dönüÅŸümü akim kıldı.



3. Bir taraftan dindarların, İslamcıların Batı karşısındaki söylemleri, iktidarda kalmaları, siyasal manada etkinlikleri, kalkınma projeleri meÅŸruiyetini artırırken öte taraftan dini kurum ve taleplerin yükseliÅŸi, camiye gidenlerin çoÄŸalması, baÅŸörtüsü ve dindar kimlikle kamuda yer bulma, ümmet coÄŸrafyasının devlet diline girmesi, sivil toplum etkinliklerinin çoÄŸullaÅŸması, bu kesimin ekonomik hacimlerinin geniÅŸlemesi bir arada yürüdü.



Buna karşın iki yapısal adım, neoliberalizmin hizmet sektörüne karşı sanayi, teknoloji üretimi ile hukuk-eÄŸitim-ekonomide kapitalizm dışını ikame etme, tarikat ve cemaatlerden entelektüellere kadar güncel tartışmalara altlık üretmekten fırsat bulup gerçekleÅŸtirilemedi, tartışılamadı. Kemal Karpat’ın deyimiyle İslamcılık, “İslami koÅŸullara uygun toplumsal, ekonomik düzen arayışı”nı karşılayamadı.



Belki en azından kapitalizmin ÅŸedit yönlerini törpüleyecek tarzda prekaryanın, vasıfsız iÅŸçilerin çalışma koÅŸullarından, tekelcilikten, komisyonculuktan, faizden dolayı maÄŸdur olandan yana tavır konabilirdi. Bu bakımdan sosyal devlet politikalarının yüksek düzeyde uygulanmasıyla eÅŸdeÄŸerde sivil olanı kollama yoluna da gidilmedi.



İslamcılığın normalleşmesi



4. Kanlı Pazar, Kudüs Mitingi, Yargıtay BaÅŸkanı İmran Ökten’in cenazesinde protesto, Konya olayları gibi hadiselerle iliÅŸkilendirilen İslamcılığın 80 ve 90’lardaki baÅŸörtüsü, Kudüs, Afganistan, Bosna mitingleri gibi “zararsız gösteriler”i sempati yaratırken Gezi-FETÖ-terör hadiselerine gösterilen tepkiler “İslamcılığın tükenmesi” gibi sunuldu. Adalet talebi, özgürlük ve söz söyleme hürriyeti, İslamcıların otoriterliÄŸi savunduÄŸu iddiaları da İslamcıları iktidardan düÅŸürme, merkezden uzaklaÅŸtırma eylemlerinin bir parçası. Bu eylemlerin yönü sapmayı deÄŸil İslamcılığın normalleÅŸmesini gösterir.



5. Namaz, oruç gibi ibadetler Islahat Fermanı yıllarında küçümsenirdi; İslamcılık zaten dinin yalnız ibadet deÄŸil siyasi, iktisadi, toplumsal yönleri itibariyle bütüncüllüÄŸünü öne çıkarır. Cumhuriyet sonrasında da aynı kanaat iÅŸlenirken İslamcılara “radikal” sıfatı da eklendi. Åžerif Mardin İmparatorluÄŸun Avrupa tekniÄŸiyle karşılaşınca çöktüÄŸünü hurafe ve bidatleri suçlu gördüÄŸünü ifade ederken Namık Kemal ÅŸeriatın hakimiyeti için kavga verir. Halbuki Cüneyt Arcayürek’in anlatımına göre Süleyman Demirel’in Cuma namazına gitmesi “laikliÄŸe aykırı” görülmüÅŸ, çocukluÄŸundan beri bayram namazlarına devam ettiÄŸi bilgisi ve övünmesiyle beraber.



1960’larda “cahili toplum” kavramı Seyyid Kutup’tan devÅŸirilince Anadolu insanı bu kapsama alınmış “uyanış” fikri İslamcılığı tanımlamış en baÅŸta da namazlı abdestli halkın “ÅŸuurlanması” hedeflenmiÅŸti. 2000 sonrasında bu tür tartışmalar, ortadan kalktı. Ne elitlerin dini vurguları laiklikle kınandı ne “eli dualı gözü yaÅŸlı halkın” Müslümanlığı küçümsendi; hatta Danıştay saldırısından 15 Temmuz’a uzan giriÅŸimlerin bu Anadolu irfanı ile savuÅŸturulduÄŸu ifade edildi. Haliyle İslamcılık, İslami ritüeller devlet katı, elitler, kamusal alan ve “halk İslam’ı” ile ahenkli hareket etti, özdeÅŸleÅŸti.



Yeni İslamcı özne



6. İslamcılığın ölümü anlatılarında tarikat ve cemaatlerin tükeniÅŸi, dejenere olması done olarak kullanılır. Halbuki zaten İslamcılık hareketi biraz da tarikatların miskinliÄŸi, yanlış tevekkül ve kader anlayışı ürettiÄŸini iddia ederek geri kalmanın sebebini bu yöne sevk etmiÅŸti. Tasavvuf karşıtlığı ve gerilim Cumhuriyet sonrasında da yaÅŸandı. Kökleri olmayan yeni tarikat ve cemaatlerin ABD dünya sistemiyle çıkması günümüze kadar İslam’a ve tasavvuf geleneÄŸine uymayan, ÅŸirketleÅŸme baÅŸta gelmek üzre pek çok sorunlu eylemleri Müslümanların ilgisinin zayıflamasını getirdi.



Her ne kadar devlet katmanında bu yapılar etkinlik gösterse de cemaatlerle yeni bireyler arasındaki mesafe arttı; genç kuÅŸak da hesaba katılırsa 27 Mayıs zihniyetinin doÄŸurduÄŸu tarikat ve cemaatlerin dışında kendini konumlandıran geniÅŸ bir “İslamcı özne” de belirdi.



7. Tarikat ve cemaatlerin yapıp ettiklerinin, kamusal alanda dini söylem ve simgelerin fazlasıyla kullanılmasının belirgin bir bıkkınlık yarattığı bu nedenle de dini olandan uzaklaşıldığı hatta baÅŸörtülerin çıkarıldığı, gençlerin deist oldukları sık sık dile getiriliyor. Bunları seküler kimlikler için avantaj sayanlar ÅŸimdiye kadar kurgulanmış, desteklenmiÅŸ spekülatif dini odaklara, kiÅŸilere, yönelimlere tepkinin İslamcılık için zararlı deÄŸil yararlı olduÄŸunu ihmal ediyor. Åžovmen vaizleri, argo dille gladyo hassasiyetlerini dile getiren gazeteci-yazarları, Müslüman-İslamcı imajını bozan nümayiÅŸleri reddeden Müslüman gençlik İslamcılık için mühim bir avantajdır.



8. 2000’li yıllar, Cumhuriyet döneminde öne çıkan eÄŸilimlerin gerçek yüzlerini, köksüzlüklerini, dünya sisteminin iÅŸine yarar olduÄŸunu ortaya çıkardı. İrancılık gibi… tekfircilik gibi… çok kültürlülük, çoÄŸulculuk, hoÅŸgörü edebiyatı gibi… parti ve siyasi mücadeleyi küfür sayma gibi… “yeÅŸil komünist”, “peÅŸtamallı ÅŸeytan” dili gibi… reaksiyonerlik gibi… Bu da daha temelli, etraflı bir hareket için kuvvetli bir avantajı oluÅŸturuyor. Bu tür angajmanlar, yükler kalktıktan sonra güçlü bir İslamcı özne ortaya çıkmış oldu.



9. Osmanlı ve Cumhuriyet İslamcılığında fıkıh, yeni meseleler karşısında yeni fetvalar ve içtihatlarla Müslümanların sorunlarını çözerken İslami olanı daha çok gözetirdi. GeçmiÅŸte Cumhuriyet sonrasında “tuvalet kağıdı kullanmanın caiz”liÄŸi, bu nesnenin temizlik açısından İslam’a daha uygun olmasına karşın “yeni” yani Batı icadı vasfının sorgulanması, geleneÄŸin ötesinde sahici bir dini yaÅŸamı anlatıyordu. Sigorta, faiz, kredi, sigara gibi hususlarda liberal eÄŸilimlere yatkın fetvalar İslamcılığın modernleÅŸmeye katkı saÄŸlayan yapısını kuvvetlendirdi. Buna kamusal alanda gözükme, dindar kimliÄŸiyle modern simgeleri, enstrümanları kullanma da eklenince zaten İslam ülkelerinin önündeki modernleÅŸme, Batı dünyasıyla yarışacak düzeye geldi.



Türkiye merkezlilik



10. Osmanlı İslamcılığında da Cumhuriyet İslamcılığında da tercümelerin etkisi büyük. Sırat-ı Müstakim’de, SebilürreÅŸad’da Ferid Vecdi, Abduh, Afgani çevirileri yer alır. 27 Mayıs’tan sonra da Seyyid Kutup, Mevdudi, Malik bin Nebi, Ali Åžeriati gibi pek çok isim çevrilir. 1980 sonrası tercümelerin yönü İslam aleminden Batı’ya kayar. Batılı çok sayıda isim İslamcıların entelektüel birikimlerine katkıda bulunur. 2000’li yıllardan sonra çeviriler internetin de etkisiyle artarken bu sefer devreye “yerli kaynaklar” girer.



Özellikle 2010’dan sonra pek çok yerli ve milli isim mensubiyet kanallarına yerleÅŸir. 2000 öncesinde İslamcılık Türkiye merkezli düÅŸünmeden imtina eder, İran’a, Mısır’a, Pakistan’a, Suud’a, Afganistan’a bakar öncelikli olarak ilk hareketi Türkiye dışından beklerdi. Fakat İslamcılar İmparatorluk dönemindeki Türkiye merkezli bakışa son yıllarda daha fazla yaklaÅŸtı. Ümmet vurgusu artarken İslam aleminin öncülüÄŸü, Türkiye’yi bu manada donanımlı kılma iradesi gözle görülür biçimde arttı. Bu geliÅŸmeye karşın entelektüel üretim aynı oranda geliÅŸmedi. Trol dil inÅŸacı, derinlikli fikir hayatının önünü kesti.



 



11. 2000 sonrası İslamcılığın eleÅŸtirilecek pek çok yönüne karşın bünyesindeki yükleri atmasına baÄŸlı yeni baÅŸlangıçlar yapabilecek sıfır noktası oluÅŸturabilme iÅŸtiyakı arttı. Fakat 12 Eylül darbesinden sonra girilen “zencilik” psikolojisi atlatılamadı.



Milenyum İslamcılığı iki korku eÅŸiÄŸini Tek Parti’ye ve 28 Åžubat ÅŸartlarına dönme sendromunu atlatamadı. Bu yüzden kadrolarda Kemalist etkisi azalsa bile sistemin hala aynı statükoyla iÅŸlemesi, neoliberal İslamcılığın merkez-çevre modeline göre çalışan ve çevreden merkeze yürümeyi içeren tutumunda Hegelyen köle-efendi diyalektiÄŸi ve tanınma çabası etkinliÄŸini sürdürüyor. Zencilik ve kimlik Fanon’da köken deÄŸil baÅŸlangıç iken İslamcılar 2000 sonrası İslamcılığında pek çok konuda kazandıkları özgüveni baÅŸlangıca çeviremedi!



12. İslamcılara getirilen eleÅŸtirilerin en başında mimari, ÅŸehir planlaması, eÄŸitim ve kültür konuları gelir. İslamcılar RP’de belediyeleri alarak kamusal alana atıldıklarında taÅŸralı, gecekondu kökenli, sınırlı eÄŸitim ve kültür imkanlarına sahipti. Bu nedenle temel barınma, geçinme, eÄŸitim almayı öne çektiler; yüksek binalar, zorunlu eÄŸitim, her isteyenin üniversiteye gidebilmesi bir özlemin, “ötekiler”le eÅŸitlenmenin sonucuydu.



13. İslamcılık yılbaşı kutlamalarından Rock’n Roll’un yasaklanmasına kadar toplumu ifsad edici tutumların karşısında durmuÅŸtu. Kendi varlık sahasına, tarz-ı hayat’a halel gelmemesi için post modern özgürlük anlayışına geçit verdi. Çalışma ahlakından toplumsal normlara kadar erdem, etik, fazilet gibi deÄŸerler geri planda kaldı. İslamcılık yüklerinden arınmış, sıfır noktasına yaklaÅŸmışken yeni bir ahlak dizgesi de baÅŸlatmalı.



Yüklerinden kurtulan İslamcılık



14. İslamcılık İslam’ın mı yoksa rejimin mi yenileyicisi? 2000 öncesinde İslam’ı yeniden hayata hakim kılma azmi temel kaynaklara ve Asr-ı Saadet’e dönme, bidat ve hurafelerden arınma, yanlış kader ve tevekkül anlayışından uzaklaÅŸma, İslam birliÄŸi, ÅŸura ve biatı çaÄŸdaÅŸ demokrasiyle özdeÅŸleÅŸtirme, tasavvuf, eÄŸitim gibi konularda reformu, ilerleme anlayışını ve Batı medeniyetinin tekniÄŸini uyarlamayı böylece Batı’yı alt etmeyi içeren zeminde yükseldi. Artık dijital bir çaÄŸdayız, aynı amaçlar farklı metodlarla yerine getirilecek.



15. Osmanlı İslamcılığı İmparatorluk ufkunda, İstanbul merkezli bir eÄŸilimde, tüm Müslümanları hedefliyordu. Bu Tek Parti sonuna kadar yerli yerinde kaldı. 27 Mayıs’tan sonra ÅŸekillenen İslam devleti ve İslami hükümet gibi hedefler ulus devlet niteliÄŸindeydi. Haliyle İslamcıların devlet algısı ulus devletle sınırlıydı. Fakat belli bir aralıkta Osmanlıcılık seyretse de İmparatorluk düÅŸüncesi daha güçlendi. Bu açıdan İslam devletinden ziyade Türkiye’yi İmparatorluk bakiyesi misyonuyla tanımlama öne çıktı.



Sekülerlik dini bilmeme deÄŸil sorunların çözümünde dine müracaat etmeme manasına gelir; İslamcılığı asıl tehdit eden hukuk-iktisat sahasındaki dönüÅŸümün gerçekleÅŸmemesi, 1921 Anayasası’nın 7. maddesindeki “ÅŸer-i ÅŸerife uygunluk”un gözetilmemesidir.



İslamcılık kendi oluÅŸturduÄŸu dünyada, hayat tarzında yaÅŸamaktır.



İslamcılar bu kendilik bilincini yeniden ele geçirmezse sistemin rehabilitesinden öteye geçemeden tasfiye edilme tehlikesiyle karşı karşıya kalır.



2000 öncesindeki İslamcılık algıları, yükleri, dejenere eden pek çok husus ortadan kalktı, İslamcılık asli yönünü gördü. İslamcılara düÅŸen bu görüÅŸ açısını yola dönüÅŸtürmek, İslamcılığın sıfır noktasından esaslı bir yürüyüÅŸe geçmek!



 



ercnyldrm1@gmail.com


Bu haber toplam 333 defa okundu


YAZARLAR

Ger?? Duymayan Kalmas? Kalemiyet.Com