Gerçeğe Uzak Kalmayın - İSLAMCILIĞIN KÖKÜ DIŞARDAYMIŞ
Anasayfam Yap    -
Reklam     -
Kunye     -
Son Mansetler    -
Iletisim                                 
Facebook    -
TÜRKSAT UYDUSU FIRLATILDI
CHP: İFLAH OLMAZ İSLAM DÜŞMANI
İBB ŞEYSİNİN HAD BİLMEZLİĞİ
SİSİ'NİN OĞLU DA BABASI GİBİ KATİL ÇIKTI
Karakter boyutu :13 Punto15 Punto17 Punto19 Punto

İSLAMCILIĞIN KÖKÜ DIŞARDAYMIŞ

İSLAMCILIĞIN KÖKÜ DIŞARDAYMIŞ
2014-01-29 08:54:02

KeneÅŸ’in Gülen Camiası’nı ne kadar ve nereye kadar temsil ettiÄŸi malum. Ancak ‘Siyasal İslamcılık’ meselesine iliÅŸkin bu bakış açısı sadece kendilerine ‘Hizmet Hareketi’ payesi verenlere ait deÄŸil.



Today’s Zaman Genel Yayın Yönetmeni Bülent KeneÅŸ’in Zaman Gazetesi’nin bugünkü nüshasında yayınlanan yorum-analizi AK Parti ile Fethullah Gülen Cemaati arasındaki ayrışma ve çatışmanın kökenlerine iliÅŸkin tarihi-kültürel ciddi bir tartışmayı ihtiva ediyor. Kullanılan kavramlar, gündeme getirilen referans isim ve hareketler, kullanılan yöntem ve hedeflere dair ortaya konulan kıstaslar ayrışma ve çatışmanın ne kadar köklü olduÄŸunu iÅŸaretliyor.



F. Gülen Cemaatini bir çizgi olarak Anadolu’dan neÅŸet eden “yerli, sivil ve demokratik” hareket olarak tasvir eden KeneÅŸ, siyasal İslamcılığın “kökü dışarıda” olduÄŸu hassaten vurguluyor. Üstelik ÅŸiddete eÄŸilimli, devrimci, illegal, marjinal gibi bir dizi isnatla donattığı siyasal İslamcı düÅŸünce ve hareketlere karşı Gülen Cemaati gibi Anadolu menÅŸeili sufi meÅŸrep oluÅŸumları en etkili ‘panzehir’ olarak niteleniyor.



KeneÅŸ’in Gülen Camiası’nı ne kadar ve nereye kadar temsil ettiÄŸi malum. Ancak ‘Siyasal İslamcılık’ meselesine iliÅŸkin bu bakış açısı sadece kendilerine ‘Hizmet Hareketi’ payesi verenlere ait deÄŸil. Çünkü bu perspektif aydınlanma-ilerleme merkezli Batı sömürgeciliÄŸinin ileri karakolu oryantalizmin de onları kılavuz edinen Batıcı akademi ve iktidar elitlerinin de öteden beri kullandığı bir argüman. Zaten yazıda kendisini en çok hissettiren ÅŸey liberal demokratik deÄŸerlere uyumlu İslam anlayışının çatışma içinde olan İslamcı hareketlerden her zaman uzak olduÄŸunun bir kez daha ihsas edilmesidir.



Bülent KeneÅŸ, yazısındaki bütün tartışmalı kavramsallaÅŸtırma ve kıyaslara raÄŸmen okunmaya deÄŸer bir makale ile okuyucusunun karşısına çıkmış. AK Parti’yi Milli GörüÅŸ’e, Milli GörüÅŸ’ü de siyasal İslamcılık üzerinden kökü dışarıdalığa baÄŸlayan perspektif Fethullah Gülen hareketiyle AK Parti kadroları arasında yaÅŸanan rekabetin düÅŸünsel temellerine dair geniÅŸ ve derinlikli bir perspektif sunuyor. “İslamî olana karşı siyasal İslamcılık” baÅŸlıklı makaleyi sizlerle de paylaÅŸmak istedik. Vurgulu kelime ve cümleler bize aittir:





İslamî olana karşı siyasal İslamcılık



BÜLENT KENEÅž



Artık iyice ortaya çıktı ki Türkiye’de insanların, toplumsal kesimlerin ve siyasî oluÅŸumların İslam’la olan iliÅŸkilerini anlamadan, Türk siyasetinin bugününü ve gelecekte nasıl ÅŸekil alacağını derli toplu anlayamayacağız. Öyleyse İslam ile siyaset/toplum/devlet iliÅŸkisi konusunda son dönemde öne çıkan iki farklı anlayışın ayırt edici özelliklerinin altını çizmenin vakti geldi.



Türkiye’de genel anlamda İslam dinini referans alan iki ana akım olduÄŸunu söyleyebiliriz. İlk olarak tamamıyla Anadolu toprakları üzerinde neÅŸet etmiÅŸ, Osmanlı’nın mirası olan çok kültürlülük, kuÅŸatıcılık ve farklılıklar arasında hoÅŸgörü anlayışından  beslenmiÅŸ, dahası yüzlerce yıllık tarihin filtresinden süzülerek iyice özümsenmiÅŸ bir ılımlılığı esas almış, devlet ve benzeri topluma tahakküm unsurlarını deÄŸil sivil toplumu, bireyi ve evrensel ortak iyiliÄŸi esas almış yerli bir İslam anlayışının bugünkü temsilcilerinden bahsedebiliriz. Genel bir ifadeyle “İslamî (Islamic)” diyebileceÄŸimiz bu toplumsal, sosyolojik dinamiklerin sufizmi de içerecek ÅŸekilde cemaatler, tarikatlar ve sivil toplum hareketleri ÅŸeklinde var olduklarının altını çizebiliriz.



İkinci kategoriyi ise, Batılı devletler tarafından iÅŸgal edilerek sömürgeleÅŸtirilen Hindistan, Pakistan, Mısır, Kuzey Afrika gibi İslam coÄŸrafyalarında Batı’ya reaksiyon olarak ortaya çıkmış siyasal İslamcı hareketlerden beslenen Türkiye’deki İslamcı hareketler oluÅŸturmaktadır. İdeolojik/entelektüel beslenme kaynakları ithal/tercüme olan ve genel bir ifadeyle “İslamcı (Islamist)” diyebileceÄŸimiz bu hareketlerin kendilerini sosyal ve sivil birer hareket olarak deÄŸil, idealize ettikleri siyasal hedeflerle tanımladıkları görülmektedir. Siyasal İslamcı hareketler, sivil alanda birey ve toplumu hedef almaktan ziyade doÄŸrudan devleti ele geçirmeyi hedeflemektedirler. Bu sayede devletin baskıcı gücünü kullanarak inandıkları deÄŸerleri tepeden inmeci bir ÅŸekilde topluma empoze etme arayışındadırlar. Siyasal İslamcılar için kendi anlayışları dışında bir anlayışın hakim olduÄŸu bir devlet dünyada karşılaşılabilecek en büyük felaket, yok edilmesi gereken bir deccal ya da taÄŸut iken, aynı zamanda aynı devlet, eriÅŸmek ve ele geçirmek istedikleri ve ele geçirdikten sonra da büyük kutsallık atfedecekleri en büyük idealleridir de.



Åžu an Türkiye’de en geniÅŸ tabanlı temsilciliÄŸini Hizmet Hareketi’nin yaptığı sivil, hoÅŸgörülü ve kuÅŸatıcı İslamî anlayışla, geleneksel olarak Milli GörüÅŸ’te karşılığını ve sosyo-politik görünürlüÄŸünü bulan siyasal İslamcı anlayış, tarihleri boyunca hep birbirleriyle çakışmayan paralel rotalarda yol almışlardır. Milli Nizam Partisi, Milli Selamet Partisi, Refah Partisi, Fazilet Partisi, Saadet Partisi, Has Parti ve son dönemde kısmen AKP bu siyasal İslamcı geleneÄŸi temsil eden siyasal oluÅŸumlar olarak ortaya çıkmıştır. Yasal ve meÅŸru zemin dışında siyasal İslamcı anlayışın ÅŸiddete eÄŸilimli, devrimci, illegal, marjinal yapılanmaları da olmuÅŸtur. İBDA-C, Hizbullah ve benzeri radikal İslamcı örgütler yer yer teröre varan bu tarzın örneklerindendir. Siyasal İslamcı anlayışın tam tersine geleneksel ılımlı İslamî anlayışın en belirleyici özelliÄŸini devrimcilikten, radikallikten, marjinallikten ve ÅŸiddetten hep uzak durması oluÅŸturmuÅŸtur.



Bir ideoloji olarak ortaya çıkan siyasal İslamcılığın entelektüel beslenme kaynaklarının daha ziyade Türkiye dışındaki İslamcı hareketlerin önde gelenlerinin eserlerinin tercümesiyle oluÅŸturulduÄŸu görülmektedir. Elbette ki zaman içerisinde kendi özgün ve yerli fikrî kaynaklarını da oluÅŸturmaya baÅŸlamış ya da geleneksel İslamî düÅŸünürlerin bazı eserlerinden etkilenmiÅŸlerdir. Ancak siyasal İslamcı hareketler en çok Pakistan’da radikal fikir ve eylemleriyle tanınan Cemaat-i İslamiyye’nin kurucularından Seyyid Ebu’l-A’lâ el-Mevdudî’den ya da Mısır’da kurulan İhvan-ı Müslimîn’in fikir önderlerinden Hasan el-Benna ve daha çok da Seyit Kutub’un eserlerinden etkilenmiÅŸlerdir.



Anadolu dışından taşınan bu siyasal İslamcı kaynaklara daha sonraları İran’ın devrimci kitapları da eklenmiÅŸ ve bu eklenme siyasal İslamcı hareketi daha devrimci ve radikal olma yönünde olumsuz etkilemiÅŸtir. Ali Åžeriati, Ruhullah Musavi Humeyni, Hüseyin Ali Muntazeri ve benzeri İranlı fikir ve devrimci din adamlarının eserleri, 1979 İran Devrimi sonrasında Türkiye’deki siyasal İslamcı akımlar üzerinde büyük tesir icra etmiÅŸtir. Hatta bazı siyasal İslamcı hareketler tarafından İran Devrimi bir rol model olarak örnek alınmıştır.



Mevdudi, Kutub ve daha sonra devrimci İran mollalarının tercüme eserlerinin radikalleÅŸtirici etkisinin pan-zehiri ise, ne enteresandır ki Bediüzzaman Said-i Nursi, Süleyman Hilmi Tunahan, Abdülhakîm Arvasi, Hüseyin Hilmi Işık, Mehmed Zahid Kotku gibi Anadolu’da neÅŸet etmiÅŸ ve Mevlânâ, Yunus Emre geleneÄŸini devam ettirmiÅŸ olan din alimlerinin ve fikir adamlarının fikirlerinden ve geleneksel tarikat ve sufizm ekollerinden beslenen sivil İslamî oluÅŸumlar olmuÅŸtur. 1970’lerden itibaren ise fikren Anadolu dışından beslenen siyasal İslamcı hareketlere karşı geleneksel ve yerli İslamî yaklaşımın güçlü bir unsuru olarak Fethullah Gülen Hocaefendi’nin öncülük ettiÄŸi, bugün adına Hizmet Hareketi dediÄŸimiz, sosyal hareket görünürlük kazanmıştır.



Hizmet Hareketi, tıpkı geleneÄŸini devam ettirdiÄŸi Bediüzzaman Said Nursi’nin yaptığı gibi radikal İslamcı hareketler kadar, siyasal İslamcı hareketlere de hep mesafeli durmuÅŸtur. Bu mesafeyi hasmane ve rekabetçi bir tutumdan ziyade, sadece uzak durma ÅŸeklinde tanımlamak doÄŸru olacaktır. Bu anlamda Hizmet Hareketi, sosyal açıdan görünürlük kazandığı ilk günden itibaren, siyasal İslamcılığın Türkiye’deki temsilcisi durumundaki İslamcı-siyasî oluÅŸumlara hep ÅŸüpheyle yaklaÅŸmıştır. Mesela, siyasal İslamcılığın çatı yapısı niteliÄŸindeki Necmettin Erbakan’ın sürekli kapatıldıkları için farklı isimlerle yeniden kurulan hiçbir partisine destek vermemiÅŸtir. Bunun yerine Gülen’in takipçileri, özgür iradeleriyle kendilerine uygun ve yakın buldukları merkez partilere oy ve destek vermeyi tercih etmiÅŸlerdir. Üstelik bu tercih hiçbir zaman partizanlık düzeyinde olmamıştır. Bu destekler daha ziyade demokratikleÅŸme, sivilleÅŸme, ÅŸeffaflık, hesap verebilirlik, temel hak ve özgürlüklerin geniÅŸletilmesi ve istikrar vaat etme konusunda daha öne çıkan ve inandırıcı bulunan siyasal partilere politika bazlı verilen destekler niteliÄŸinde olmuÅŸtur.



Siyasal İslamcılık ile hoÅŸgörülü sivil İslamî anlayıştaki Hizmet Hareketi, kendi paralel rotalarında yol alırken yollarının 2000’li yılların başında, tarihlerinde ilk kez olmak üzere kesiÅŸtiÄŸini görmekteyiz. Daha doÄŸrusu Hizmet Hareketi o güne kadar olageldiÄŸi ÅŸekilde kendi rotasında devam ederken, siyasal İslamcı gelenekten gelmekle birlikte bu mirası reddettiÄŸini, köklü ÅŸekilde deÄŸiÅŸtiÄŸini ve hatta “Milli GörüÅŸ gömleÄŸini çıkardığını” söyleyen AKP, merkeze ve doÄŸal olarak Hizmet Hareketi’nin izlediÄŸi rotaya yaklaÅŸmıştır. Hatta süreç içerisinde yer yer bu iki hareket arasında örtüÅŸmeler bile olmuÅŸtur.



Sivil İslamî çizgisini aynen sürdüren Hizmet Hareketi, eski Milli GörüÅŸçüler tarafından kurulduÄŸu halde siyasal İslamcılıktan vazgeçtiÄŸi izlenimi veren AKP’nin büyük ihtiyaç duyduÄŸu medya desteÄŸinin yanı sıra sivil, akademik ve bürokratik insan sermayesini bu yeni yapılanmanın istifadesine sunmuÅŸtur. AKP’nin Hizmet Hareketi’nin rotasıyla buluÅŸmasının oluÅŸturduÄŸu sinerjiyle Türkiye, AB üyelik süreci manivelasını da kullanarak, tarihi boyunca görmediÄŸi önemde büyük reform ve demokratikleÅŸme hamleleri gerçekleÅŸtirmiÅŸ ve militarist vesayetçi yapıları geriletmeyi baÅŸarmıştır. Ancak bu süreç boyunca Hizmet Hareketi hiçbir zaman AKP partizanı olmamıştır. Sadece inandığı deÄŸerler ve demokratik ilkelerle örtüÅŸtüÄŸü oranda AKP’nin reformlarına ve demokratikleÅŸtirici politikalarına destek vermekten çekinmemiÅŸtir.



Zaten ne olduysa AKP’nin ilk yola çıktığında hayal bile etmediÄŸi büyük bir baÅŸarıya ulaÅŸmasıyla olmuÅŸtur. Önce 12 Eylül 2010 anayasa referandumu ile vesayetçi yapıların sökülüp atılması, arkasından yeni anayasa yapma vaadiyle gidilen 12 Haziran 2011 genel seçimlerinde yüzde 50 gibi muazzam oy alması AKP’nin üst kadrolarını ve lideri etrafına kümelenen bir oligarÅŸik zümreyi farklı bir beklentiye yöneltmiÅŸtir. Neticede, artık önlerinde dengeleyici ve frenleyici gücünü hesap etmek zorunda olacakları hiçbir dinamik kalmamıştı. Öyleyse yeniden kendi asıllarına ve kökenlerine neden dönmesinlerdi? Kökenleri itibarıyla yola çıktıkları siyasal İslamcılığın gereÄŸini neden yapmasınlardı? Ele geçirdikleri devletin karşı konulamaz gücü ve imkânlarıyla inandıkları doÄŸrular ve deÄŸerler çerçevesinde kapsamlı bir toplum mühendisliÄŸine neden soyunmasınlardı?



2011’deki büyük seçim zaferinden hemen sonra öyle de yapmaya baÅŸladılar. Fikrî kökeni dışarıdan olan siyasal İslamcılık ne vaz’ediyorsa hepsini gerçekleÅŸtirmeye koyuldular. Öncelikle bu toplumu kafalarındaki ideal topluma dönüÅŸtüreceklerdi. Sonra da buradaki dayatmacı siyasal İslamcılık projesinin baÅŸarılarının verdiÄŸi güçle İslam dünyasının lideri olacaklardı. Hesapları buydu ve bunun için daha fazla demokrasiye, daha nitelikli bir hukuka ya da standartları yükseltilmiÅŸ hak ve özgürlüklere deÄŸil, sadece ve sadece daha fazla güce ve iktidara ihtiyaç vardı. Bu yüzden de AKP’nin ilk iki dönemindekinden çok farklı ve hatta tamamen o dönemdekilere ters politikalar izlenmeye baÅŸlandı. Topluma umut veren demokratikleÅŸme ve reform süreçleri büyük ölçüde durduruldu. Bununla da yetinilmedi HSYK, Sayıştay ve diÄŸer yüksek yargı alanlarında hızla geri adımlar atılmaya baÅŸlandı. Aynı ÅŸekilde basın, ifade ve toplanma özgürlükleri tırpanlanmaya, illegal fiÅŸlemelerle kendi anlayışlarına tehdit gördükleri her unsuru medyadan ve bürokrasiden tasfiyeye giriÅŸtiler.



Böylece sivil İslamî yaklaşımın en güçlü temsilcisi Hizmet Hareketi ile, geldiÄŸi siyasal İslamcı geleneÄŸe ani bir geri dönüÅŸ yapan AKP’nin yolları yeniden ayrıldı. Aslında, siyasal İslamcı kökten gelmekle birlikte deÄŸiÅŸtiÄŸini söyleyerek kendisine paralel bir rotada seyreden Hizmet Hareketi’ne yaklaÅŸan AKP, yeniden siyasal İslamcılığa dönerek bu rotadan kendisi uzaklaÅŸtı. Kendi aslî yörüngesine hızla geri döndü. Hizmet Hareketi ise bugün, tıpkı eskiden beri olduÄŸu gibi, hep inandığı ve savunageldiÄŸi hoÅŸgörülü, kuÅŸatıcı, özgürlükçü sivil İslamî anlayışa ve demokratik deÄŸerlere sımsıkı baÄŸlı kalarak yoluna devam etme çabasında.



Evrensel demokratik deÄŸerler dünyasında karşılığı da olan Hizmet Hareketi’nin bu ahlakî ve deÄŸer merkezli bağımsız duruÅŸunu büyük bir tehdit olarak gören AKP ise, hiçbir ilke ve deÄŸer tanımaksızın çılgınca ve hoyratça bir yıkıma giriÅŸmiÅŸ bulunuyor. Hukuk, demokrasi ve etik deÄŸerler açısından örneÄŸi görülmedik bu yıkımı, tüm dünyayla birlikte biz de, büyük bir ÅŸaÅŸkınlık içerisinde izlemeye devam ediyoruz.



Etiketler:
Bu haber toplam 4010 defa okundu
YORUMLAR
oktay doÄŸan: 
"kökü dışarda olmak"
bu anlayış yaratıcının gönderdiği kitaptan değilde sanki başka kaynaklardan beslendiği anlayışımı iyice güçlendirdi
02.02.2014 / 16:39


YAZARLAR

Ger?? Duymayan Kalmas? Kalemiyet.Com